Arayış, Emin Alper imzası, seçkin oyuncu kadrosu ve görsel dili ile, görsel bir şovda teknik özellikler açısından beklenti düzeyi ortalama olan bir izleyici olarak bana gayet tatminkar geldi. Zaten bu yazı, asıl olarak bir dizi eleştirisi yapmayı amaçlamıyor. Bunun yerine, senaryonun işlediği konu olan, günümüz toplumunda ruhsallık arayışları ve daha önemlisi “sunuşlarına” dair, psikiyatrist- psikoterapist perspektifinden bir değerlendirme yapmaya diziyi aracı kılmayı amaçlıyor. Çünkü günümüz insanının ruhsal arayışları ve onlara ruhsal gelişme/iyileşme vaad eden her türden “sunuşlar”, biz ruh sağlığı profesyonellerinin çalışma alanıyla doğrudan ve çoğu zaman kafadan çakışıyor. Bunun sonucunda, başta bedensel ve ruhsal sorunlarına şifa aramak olmak üzere, çeşitli nedenlerle arayışta olan insanların ruhsal taleplerini/ihtiyaçlarını karşılamaya talip olarak; “…….. koçu”, “…. eşlikçisi”, “…….terapisti”, “……… akademisi” ve diğer sayması mümkünsüz sayıdaki türlü çeşit adlar altında yapılan uygulamalar, ruh sağlığı alanına da taşan büyük bir karmaşa oluşturuyor. Dahası ve en önemlisi, modern tıbba alternatif yaklaşımların ruhsallıkla harmanlandığı “şifalanma” hallerini, kanser gibi ciddi bir hastalık üzerinden, Zeytin Ağacı dizisinde de olduğu gibi pervasızca ele alan senaryonun izleyicilere verdiği mesajlar fena. Bu durum “ruhsal bir deneyim olarak hastalık” perspektifini, aklılcı ve bilimsel bir gözle, tıbbi cepheden anlatmayı elzem kılıyor. Bir çeşit söz hakkı doğuruyor bizlere…