Merhabalar,Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği’nin 47. Ulusal Kurultayı’na “Psikolojik Perspektiften Kadının Cerrahlık Deneyimi: Cinsiyete Özgü Unsurlar” başlıklı sunumla katıldım.
Öncelikle, Düzenleme Kurulu’nu multisidipliner, çağdaş ve vizyoner bir anlayışla bilimsel programa dahil ettikleri bu konu ve oturum için hem kutlarım hem de teşekkür ederim. Kadın ruh sağlığı alanında çalışan bir ruh sağlığı uzmanı olarak bu oturumda yer almak benim için verimli ve mutluluk verici oldu, davetleri için teşekkür ederim.
Panelde diğer konuşmacı kadın Plastik cerrah meslektaşlarımla beraber, cerrahi alanda cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı ruhsal yükleri ve cinsiyet ayrımcılığını değerlendirdik ve tartıştık. Hem yurt içinden ve yurt dışından meslektaşlarımızın aktardığı birincil deneyimler ve gözlemler, hem de alana dair bilimsel literatür ışığında sorunu verimli bir biçimde ele aldık.
Kadın cerrahlar başlıca tükenmişlik ve depresyon, anksiyete, intihar gibi ruh sağlığı sorunları, , iş ortamı kültürü ve cinsiyet ayrımcılığı, iş-yaşam dengesi (ev sorumlulukları, ebeveynlik, kişisel yaşam- profesyonel yaşam dengesi), eğitim ve akademi alanındaki bariyerler ve taciz alanlarında cinsiyet temelli ruhsal zorlanma yaşamaktadırlar.
Cerrahide, dayanıklılık, dirençlilik ve iddialı (asertif) olmayı önceliklendiren iş ortamı kültürüne ait normlar, bu özelliklerin erkek cinsiyete ait olduğu yönündeki cinsiyetçi toplumsal normlar la beraber, kadın cerrahların, cerrahinin zorlu doğası için daha donanımlı görülen erkek meslektaşlarına göre daha az yetkin veya daha alt seviyede (inferior) algılanmalarına yol açmaktadır. Bu normlar, kadın cerrahlarda «alandan kovulmuşluk algısı» oluşturmaktadır.
Bu ortamda kadın cerrahlar için bireysel kimlik ve profesyonel beklentiler arasında cinsiyet temelli bir gerilim oluşmakta, profesyonel kabul görmek için bu normlara uymak zorunda oldukları algısı ile ruhsal bir yüklenme ve zorlanma gelişmektedir.
Ev yaşamı, annelik ve profesyonel yaşam dengesinde cinsiyete özgü yükler nedeniyle bozulma, kadın cerrahlarda tükenmişlik, meslekten uzaklaşma, çocuk sahibi olmakta azalma gibi sonuçlara yol açmaktadır.
Kadın ve erkek cerrahların sayısının eskiye göre daha dengeli olması, ayrımcılıkla mücadele her ne kadar cerrahinin erkek egemen bir alan olduğu algısını ve bununla ilgili çalışma ortamını değiştirse de, bilimsel çalışmaların sonuçları hala örtük bir ayrımcılığın klinik ve akademik alanda devam ettiğini, cerrahi alanda cinsiyet eşitsizliğini değiştirmek için hala yapılması gereken çok şey olduğunu ortaya koymaktadır.


