
Amerikan Psikoloji Birliği’nin “Psychology of Men & Masculinities (Erkek ve erkeklik psikolojisi)” adlı çevrim içi akademik platformunda yayınlanan bir çalışmada yer alan bir kavram, son günlerde gündemde.
Bu kavram “Erkek dadılığı (mankeeping)”.
Bu kavramı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadın ve erkeğin ruhsal iyiliğine ve yaşam kalitesine olan etkilerini bilimsel bir yaklaşımla ortaya koyması bakımından çok değerli buldum ve sizlerle paylaşmak istedim.
Erkek dadılığı kavramı, pek çok erkeğin sosyal destek sisteminin romantik ilişkiler üzerine kurulu olduğu tespitini yapıyor. Yani erkeklerin, kadınlara kıyasla romantik bağları dışında daha az düzenli olarak duygusal paylaşımlar yaptığı ve yakın ilişkiler kurduğunu belirtiyor. Bu alandaki çalışmalar, erkeklerin sosyal ağlarındaki bu eksikliklerinin, kadınların erkekler adına ve erkekler için bu işi üstlendiğini, bunun kadının aleyhine orantısız bir şekilde çaba göstermelerine yol açtığı ve böylece kadının erkeğin sosyal yakınlık eksikliğini üstlenerek nasıl bir duygusal emek harcadığının ve bunun maliyetlerinin henüz yeterince ortaya konmamış olduğunu vurguluyor.
Makale erkek dadılığı (mankeeping) kavramı ile , erkeklerin sosyal ağlarındaki eksiklikleri telafi eden bir tepki olarak ortaya koydukları, romantik ilişkide olduğu kadınlarla yakın bağlar kurması ve bu şeklide oluşan bağımlılığı, kadının ilişkide verdiği eşit (karşılıklı) olmayan bir emek olarak adlandırıyor, ortaya koyuyor. Erkek dadılığı kadınların, erkeklerin sosyal ağlarındaki eksiklerini telafi etmek ve bu nedenle erkeklerin (mesela aileleri ile olan) izolasyonunun erkekler üzerindeki yükünü azaltmak için üstlendiği emeği ifade ediyor.
Bu teori, üç ana unsurdan oluşuyor:
- Kadınlar, başka yerde bulamayan erkeklere artan duygusal destek sağlama eğilimindedir.
- Kadınların bu desteği sağlaması bir emek biçimidir.
- Bu emek eşit şekilde karşılık bulmadığında, kadınlar kendi zamanları ve kendi ruhsal iyilikleri (ve yaşam refahları) üzerinde bir yük hissederler.
Erkek dadılığı aslında Carolyn Rosenthal’ın aile bağlarını sürdürme (“kinkeeping”) teorisinin yeni bir uzantısı ve bu teoriye dayanıyor. Aslında, kadının kendi zamanı ve refahı pahasına ortaya koyduğu bu emeği görünür kılmayı amaçladığı kadar, erkeklerin değişen sosyal ağlarının toplum üzerindeki etkisini daha iyi anlamak için erkekler ve erkeklik araştırmalarının geleceğiyle ilişkilendirilerek de ortaya koyuyor.
Ben bu kavramı, aslında her iki cinsiyet için de ruhsal olarak yaşam kalitesini artırmaya odaklanan yansız ve bilimsel yaklaşımıyla çok yol gösterici buldum. Bunun yanında, cinsiyetler arası eşitsizliğin ve maliyetlerinin, bilimsel kanıtlarla ortaya konarak resmi ve resmi olmayan toplumsal düzenlemelere rehberlik etmesi, sosyal açıdan her iki cinsiyetin de üzerindeki ruhsal yüklerini azaltarak bireylerin ruhsal iyiliğini artıracaktır.
Benim aklımdaki soru erkek dadılığı kavramının kültürler faktörlerden nasıl etkilendiği.