
Şizofreni, halen toplumda en çok yanlış anlaşılan ve damgalanan ruhsal hastalıklardan biridir. 24 Mayıs Dünya Şizofreni Farkındalık Günü bize bu hastalıkla mücadele eden bireylerin seslerine kulak vermek, onları yanlış bilgilere dayalı klişe inançlarla yargılamadan anlamanın önemini vurgulamak için bir fırsat sunuyor.
Şizofreni, bireyin duygu, düşünce ve algısını, davranışlarını ve bilişsel işlevlerini etkileyen bir beyin hastalığıdır. Şizofreni, gerçekliği değerlendirmede bozulma yaratır. Bu durum halüsinasyonlar şekline algı bozuklukları, sanrılar tarzında düşünce bozuklukları gibi bulgu ve belirtilere neden olur.
Şizofreni tanısı almış olmak, kişinin hayattan kopması anlamına gelmez. Uygun tedavi yaklaşımlarıyla, destekleyici bir sosyal çevreyle ve bireyi destkeleyen ve kucaklayan bir toplumsal anlayışla, şizofreni ile yaşayan bireyler oldukça hayatlarına verimli ve doyumlu bir şekilde devam edebilirler.
Şizofreni tanılı bireylerin hayatlarına verimli ve doyumlu bir şekilde devam edebilmelerinin önündeki en büyük engellerden biri, damgalanmanın yarattığı izolasyon ve tedaviye erişim zorluklarıdır. Damgalanma (ya da etiketleme) , bir kişinin ya da grubun, ruhsal hastalık, etnik köken veya fiziksel bir yetersizlik gibi özelliklerine dayanarak kusurlu , kabul edilemez olarak olumsuz şekilde değerlendirilmesini ifade eder. Şizofreni hastalığı olan bireyler “tehlikeli, tuhaf, iletişim kurulamaz, vb. “ çeşitli etiketlerle ne yazık ki halen en çok damgalanmaya maruz kalan grupların başında gelmektedir. Damgalanma şizofrenili bireylerin, hem psikiyatrik hem de diğer tıbbi tedavilerinin, iş bulmalarının, evlenmelerinin, arkadaş ilişkileri kurmalarının, sosyal destek çevresi oluşturmalarının, eğitim görmelerinin önünde bir engel oluşturmaktadır. Bu durum şizofrenili bireylerin toplumdan izole olarak hastalığın yarattığı kayıpları daha yoğun yaşamasına ve tedavi ve rehabilitasyon olanaklarından mahrum kalmasına yol açmaktadır. Oysa ki, psikiyatrik ilaç tedavilerdeki gelişmeler, psikoterapi yaklaşımları ve rehabilitasyon programları sayesinde bugün şizofreni ile yaşayan birçok kişi, hastalıklarını işlevsel bir şeklide yönetebilmekte ve toplumsal hayata aktif katılım sağlayabilmektedir.
Bu özel günde, şizofreni ile ilgili farkındalığı artırmak, yanlış bilgileri düzeltmek ve damgalanmaya karşı mücadele etmek için toplumsal bir çaba gösterilmelidir. Buna öncelikle “ruh hastası, şizofren” gibi sözcükleri bir hakaret ifadesi olarak kullanmak gibi etiketleyici ifadeleri günlük dilimizden çıkararak başlamalıyız.
Unutulmamalıdır ki ruhsal hastalıklar, fiziksel hastalıklardan farklı değildir ve tedavi edilebilir. Şizofreni ile yaşayan bireylere ve ailelerine destek olmak, onları anlamak ve topluma kazandırmak hepimizin ortak sorumluluğudur.