Sigara bağımlılığı, her yıl dünya genelinde sekiz milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Sigara Bağımlılığının devam etmesinde ve sigarayı bırakma için yeterli motivasyon ve kararlılık gösterilememesinin bir çok nedeni vardır, sigara alışkanlığının nasıl algılandığı bunların başında gelen önemli bir faktördür. Sigara içmenin nasıl algılandığına dair düşünce kalıpları, sigara alışkanlığının
Bu kişiler kimi zaman çevresi ve hatta kimi zaman da sağlık profesyonelleri tarafından “her şey kafanın içinde”, “bu şikayetleri kendin üretiyorsun”, “hastalık hastasısın” gibi yargılayıcı değerlendirmelere maruz kalabilirler. Doktorlar kanıtlanan fiziksel hastalıklara gösterdikleri özeni ve saygıyı bu kişilere yeterince göstermeyebilirler. Oysa bu durum da bir ruhsal sağlık sorunudur ve kişinin en kısa sürede ilgili tıp
Modern yaşamın yoğun ve karmaşık ritmi içinde sıkça unuttuğumuz bir gerçek var: Kendimize odaklanmak, kendimizi dinlemek ve duymak, ihtiyaçlarımız, sıkıntılarımız, beklentilerimiz ve bütün duyduklarımızı öncelik sıralamamızda en üste koyup kendimize zaman ayırmak. Bu bir lüks değil, ruhsal iyiliğimiz ve sağlığımız için temel bir ihtiyaçtır. Günümüzde sosyal medya ile sürekli bağlantıda olma baskısı, iş hayatının bitmeyen
Yeni bir yılı karşılıyoruz. “Yeni bir yıl başlıyor” ve “hayatımdan bir yılı daha geride bırakıyorum” gibi düşünceler, zihinsel olarak bir “geçiş” etkisi yaratır. Geçiş etkisiyle yaşam seyrimizde bir yıllık bir zaman dilimini geride bıraktığımıza dair farkındalık, geçen zamanda neler yaptığımız, neler yapamadığımız, gelecekten neler beklediğimiz, geride bıraktıklarımız, yaşadığımız olayların, kurduğumuz veya devam eden ilişkilerin bizi ruhsal olarak nasıl etkilediği gibi geçen zamana ait birçok değerlendirmeler yapmamıza yol açabilir. Bu durum, hayatımızın sınırlı bir süre içinde gerçekleştiğini hatırlatan zaman algımıza dair düşüncelerle de birleşerek kaygı, pişmanlık, umut, heyecan, yetersizlik, hayal kırıklığı, utanç, sıkışmışlık gibi çok çeşitli duyguları harekete geçirerek yeni yılı karmaşık duygular içinde karşılamamıza yol açabilir.
Psikosomatik durumlarda, kişinin bir bedensel şikayete (örneğin başdönmesi, karın, eklem, kas vb. ağrısı sorunları, kulak çınlaması, güçsüzlük, sersemlik, sisli zihin vb.) anormal, orantısız ve uyumsuz düşünce, duygu ve davranışlarla verdiği psikolojik bir reaksiyon söz konusudur. Psikiyatride bu durumlar, sürekli devam ediyorsa ve kişinin iş, özel ve sosyal hayatında ciddi düzeyde bozulmaya neden oluyorsa “Somatik (Bedensel)
Bir sosyal bilimci olarak Noah Hariri sadece toplumların değil bireylerin ruhsal iyiligi için de önem taşıyan bir konunun altını çiziyor bu videosunda. Sıkıntı duygusuna tahammülsüzlük, bir sonraki heyecanı arama veya sıkıntı duygusunun ancak heyecan veren bir seyle değişebileceğine inanan bir düşünce tarzı ruhsal iyiliğimizi olumsuz etkileyen bir düşünce tarzıdır. Bu ruhsal iyiliğimizde ne açıdan önem
Oxford Sözlüğü ve “Brain Rot” Olgusu: Günümüz Dijital Kültürünün İlginç Bir Yansıması Oxford Sözlüğü’ nün 2024 yılının kelimesi olarak “brain rot” (beyin çürümesi) terimini seçmesi, çağdaş dijital kültürün sosyal ve psikolojik dinamiklerine dair çarpıcı bir tespit. Bu seçim, teknoloji çağında zihinsel tükenme ve dijital yorgunluk hakkında önemli bir sosyolojik gösterge niteliği taşımakta. “Brain rot” terimi,
Kış aylarında fiziksel ve ruhsal iyilik: Kışın gelişini bedenimizi ve ruhumuzu dinleyen, kendimize özenli, değişime açık ve esnek karşılamak. Artık kış mevsimin iyice hissettiğimiz bir dönemdeyiz. Doğanın dönüşüm dönemleri sadece çevremizdeki peyzajı değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda iç dünyamızı da etkiliyor. Mevsim değişikliği, çoğu zaman insanda fizyolojik ve psikolojik etkilere neden olur. Kış ayları, bu değişimlerin
İçinde yaşadığımız, teknolojinin hayatımızın her alanına dahil olduğu dijital çağda, ruh sağlığı hizmetleri de dijital dönüşüme ayak uyduruyor. Çevrim-içi (online) terapi, geleneksel yüz yüze terapinin sunduğu imkanları dijital platforma taşıyarak, psikoterapiyi daha fazla erişilebilir hale getiren ve her geçen gün yaygınlaşan kullanışlı bir alternatif haline geldi. Çevrim-içi (online terapi), terapi seanslarının terapist ve danışanın fiziksel
Özerklik (otonomi), kişinin kendi hayatını kontrol ettiği, kişinin kendi öz varlığının ihtiyaçları ve isteklerini yansıtan seçimler yaptığı, başka birinin, bir grubun veya içinde yaşadığı toplumsal yapının kişinin hayatını kontrol etmediği, hatta kendi zihninin otopilotuyla davranmadığı, sonuçta ruhsal olarak özgür ve bağımsız olduğu durumu ifade eder. Özerklikten söz edildiğinde, birçok kuramcıyı anmak gerekir. Ama özellikle Erich