
Tarih boyunca liderlerin güç kullanımı ve bunun insanların hayatlarına etkileri üzerine yazılan ve söylenenlerin haddi hesabı yok. Ama bu konunun belki de en önemli yönlerinden biri olan psikolojik yönünün hak ettiği ilgiyi gördüğü söylenemez. Son zamanlarda Musk ile Altman’ın güncel ve popüler seyirlik kapışmalarını izlemek, bende birçok çağrışım yarattı.
Güç araçları, liderlerin güvensizlik ve mutsuzluk duygusuyla başetme aracı olarak kullanıldığında insanlık için her daim büyük zorluklara ve tradejidelere sebep oldu. İnsanlık tarihi boyunca güç kullanmanın araçları, insanlığın keşif ve teknoloji serüveni ilerledikçe gelişti, değişti, karmaşıklaştı ve çeşitlendi. İlk çağlarda güç, fiziksel kuvvet ve savaş becerisiyle belirlenirken; zamanla kılıç, silah, top ve tüfek gibi araçlara evrildi. Günümüzde ise teknoloji çağının başlamasıyla beraber, teknoloji, en önemli güç araçlarından biri haline geldi ve hızla da gelmeye devam ediyor.
Güç kullanımının araçları değişse de, güç kullananların nitelikleri hiç değişmedi. Bu noktada, Altman’ın; Musk’ın “haline üzülünecek güvensiz ve mutsuz biri olduğu“ tespiti, her ne kadar kamuoyu önünde ulu orta yapılması etik açıdan tartışılacak bir tespit olsa da, epey çarpıcı ve düşündürücü . Çünkü akıl almaz bir hızla gelişerek çağımızın tartışmasız en ekili güç aracı olan teknolojinin, kimin elinde olduğuna dikkatimizi çeken bir tespit bu. Tabi, Altman’ın da elinde AI gibi etkili bir teknolojik güç aracı taşıdığı düşünülürse, bir “al birini vur ötekine” durumu olduğu da göz ardı edilemez.
Bu açıdan bakılınca, iki önemli teknoloji lideri arasında geçen bu durum, özellikle gelecek zamanlarda, toplumsal psikoloji ve bireysel psikolojinin de toplumsal psikolojiden bağımsız düşünülemeyeceği göz önüne alındığında bireysel psikoloji açısından büyük önem taşıyor. Çünkü liderler, yeterince zeki, becerikli, hırslı , vb. olmak gibi bir dizi psikolojik yapısal özelliği taşıyorsa, bu özellikler güvensiz ve mutsuzluk duygularıyla birleşince ortaya insanlığa trajediler yaşatan formüller çıkıyor.
Günümüz dünyasında bu risk teknoloji ve yapay zekâ gibi alanlarda güç sahibi olan liderler için de aynı şeklide geçerli. Güç araçlarını kimin ve nasıl kontrol ettiği, mutlu ve güven dolu mu; mutsuz ve korku içinde mi oldukları insanlığın kaderini belirleyecek gibi görünüyor. Mutsuz ve güvensiz bir insan, değerler ve dış denetimden de azade kalırsa her yere mutsuzluk ve güvensizlik yaymaya uğraşır. Kim bilir, belki de mutlu ve güvenli olmayı gerçekleştirebilen insanlar güç kullanmaya bu kadar muhtaç ve tutkulu olmadıkları için meydan, kendi ruhsal iyiliğini gerçekleştiremeyen mutsuz ve güvensizlere kalıyordur. “İyilik-kötülük” kavramını nereye koyarız onu felsefecilere ve toplumbilimcilere bırakmalıyım.
Öyleyse, bütün insanlar için mutluluğu ve güveni çoğaltmak ve korumak zorundayız. Mutlu ve güvenli olmayı gerçekleştirebilen insanlar, mutlu ve güvenli olmayı gerçekleştiremeyenleri denetlemek, onlara yol göstermek ve en önemlisi de dünya hallerine bu bakış açısıyla yaklaşmak durumundalar.
Teknoloji çağında, mutlu ve güvenli olmayı iyi bilmek ve korumak kritik bir önem taşıyor. Dünyada teknoloji yükselirken, onun zıttı olan ruhsallığın yükselmesi de bir rastlantı değildir belki de. Bu noktada, ruhsallığı, bilimsel ve kanıta dayalı olarak ele alan yegane alan olan “psikoloji – psikiyatri – psikoterapiye” çok iş düşecek gibi. “Doğal zeka” olanlarına tabi 🙂