
Halk arasında sıkça kullandığımız “kestirip atmak” tabiri, bir sorunu, ilişkiyi veya durumu radikal bir şekilde sonlandırma tutumunu ifade eder. Kestirip atmak, çoğu zaman bizi duygusal olarak tetikleyen durum üzerinde yeterince değerlendirme yapmadan verdiğimiz otomatik bir tepkidir. Kestirip atmadan önce, kestirip attığımız durumla ilgili beklentilerimizi, ihtiyaçlarımızı, tercihlerimizi yeterince değerlendirmemiş olduğumuz için, kestirip atma tutumu bize genellikle ciddi bir ruhsal maliyete yol açar. Peki, bu “kestirip atma” halinin altında yatan psikolojik dinamikler nelerdir? Neden bazen sorunlar üzerinde akılcı değerlendirmeler yapmak yerine, her şeyi kökten bitirme eğiliminde oluruz?
İnsanlar kimi zaman, karşı karşıya kalınan durumun yaratacağı zorlayıcı duygulardan kaçınmak için “kestirip atarlar”. Yoğun hayal kırıklığı, öfke veya korku gibi duygularla baş edilemediğinde, bu ruh halini ortaya çıkaran durum karşısında çaresiz hissedildiğinde bu duyguları ortaya çıkaran durumdan uzaklaşmak, kaçınmak anlık bir rahatlama sağlayabilir. Ancak bu, genellikle sorunu erteleyerek uzamasına ve artmasına yol açar.
Yoğun duygulardan kaçınma aynı zamanda, duygularını düzenlemede yaşanan zorlanma ile de beraberdir. Yoğun ve karmaşık duyguları yönetmekte güçlük çeken bireyler, bu duyguların yol açtığı psikolojik zorlanmadan kurtulmak için kestirip atarak ani ve radikal kararlar alabilirler. Örneğin, sorunlar arttığında öfke patlamalarıyla romantik ilişkileri sonlandırmak veya işyerinde yaşanan bir problemi çözmek yerine işi tamamen bırakmak gibi davranışlar sergilemek bu tür bir duygu düzenlemede zorlanmanın sonucu olabilir. Bu durum, bireyin ruhsal olgunlaşma sürecinde desteklenmesi gereken bir alan olduğunu gösterir.
Kestirip atmayı tetikleyen, çoğu zaman geçmişte yaşanan olumsuz deneyimlerle yoğun duyguların harekete geçmesidir. Yaşanmış travmatik deneyimler, geçmişte yaşanan hayal kırıklığı gibi olumsuz duygular, duygu düzenleme becerilerinin yetersiz olduğu durumlarda kişiyi, bu duygularla baş edemez ve çaresiz hissettirerek kestirip atma tutumunu tetikleyebilir.
O halde ruhsal açıdan işlevsel bir tutum olmayan, kişiye doyumlu ve sağlıklı ilişkiler yaşayamama, yalnızlaşma gibi ciddi maliyetleri olan “kestirip atmak” yerine ne yapmalı?
Duygusal Farkındalık ve duygu düzenleme becerilerinin geliştirilmesi, kişinin öfke hayal kırıklığı gibi olumsuz duygularına rağmen, bu duyguları yöneterek iletişim kurmaya devam eden güvenli bir alan sağlar. Duygusal farkındalık, ani kararlar almadan ani tepkiler vermeden önce düşünce ve duygularınızın farkına varmaya çalışmakla olur. Duyguların bir hortum gibi bizi içine çekerek yutmaya başladığı anda, “Bana ne oluyor? Ne hissediyorum? Ne düşünüyorum ki bu kadar öfkeli, korkmuş veya çaresiz hissediyorum?” gibi soruları kendimize sormak yardımcı olabilir. Bu sırada karnı şişirerek alınan derin nefesler, nefesini saymak gibi müdahaleler, hem sağlayacağı gevşeme etkisiyle hem de dikkatimizin yönünü değiştirerek bizi duygusal hortuma kapılmaktan koruyabilir. Böylece “Ne hissediyorum? Ne düşünüyorum ki bu kadar öfkeli, korkmuş veya çaresiz hissediyorum? “ gibi duygusal farkındalık sağlayacak soruları sormak mümkün hale gelir.
Eğer “kestirip atma” eğilimi hayatınızda sürekli bir örüntü haline gelmişse ve bu durum ilişkilerinize zarar veriyorsa, profesyonel destek almak gereklidir. Çünkü kestirip atma gibi işlevsiz tutumlar, sürekli ve yoğun olduğunda iş, özel ve sosyal yaşamda insan ilişkilerini ciddi düzeyde olumsuz etkileyebilir. Bu da kişinin ruhsal iyiliğini bozar, uzun süre devam ettiğinde ruh sağlığı sorunlarına yol açabilir veya zemin hazırlayabilir.
Bu nedenle kestirip atmadan duygularımızı yönetmeyi, ve insan ilişkilerini zorlayıcı olduklarında da iletişim içinde sürdürmeyi öğrenmek, bu yönde değişmek psikolojik sağlığımız için atılacak önemli adımlardır.