Çocuklukta yaşanan cinsel istismar, tıpkı çocukken bedenin ağır bir travmayla parçalanması, yaralanması gibidir. Gerektiği şeklide tedavi edilmezse, dayanıklı bir beden hayatta kalabilir, büyüyüp gelişmeye devam eder. Ama içerideki parçalanmış hasarlanmış dokular ve yapılar nedeniyle beden hiç bir zaman tam anlamıyla sağlıklı olamaz. İçerideki hasarın, derindeki yaranın acısı, bedenin her hareketinde her fonksiyonunda yarattığı acı, rahatsızlık ve kısıtlılık hissi devam eder. Ağır bir travmada bedene olan neyse, cinsel istismarda da ruha olan odur. Utanç duygusu, yaranın iltihap kapması gibi yarayı daha da acı verici, içten içe dejenere olan bir hale getirir. Çocukluk çağında yaşanan cinsel istismarın yarattığı ağır ruhsal hasarın tedavisi cerrahi bir müdahale gibidir. Önce iltihap tedavi edilir, utanç sahibine iade edilir, yani istismarcıya. Sonra ruhsal müdahale, bir cerrahın derindeki bir yarayı açması, bozulmuş dokuları çıkarması ve sağlam dokuları onararak dikmesi gibi yapılır. Tamamen steril (mahremiyeti korunan, yüksüz, yargısız ve destekleyici bir ortamda) ve ağrı kontrolü sağlanarak özenle yara tedavi edilip dokular iyileşmeye bırakılır. Eğer travma tedavisi yapılmazsa, istismara uğrayan kişi, hayatı boyunca ruhundaki derin yaranın acısını ve ağır yaranın ilişkilerine, üretkenliğine ve hayatının bir çok alanına getirdiği kısıtlamaları yaşar. İstismar insan eliyle yaratılan ağır travmaların en başta gelenlerindendir. Ancak yine insanoğlu tarafından iyileştirilebilir.

