
“Yapay zekadaki hızlı gelişmelere baktığımda, şu anda bilinçli yeni bir tür yaratma sürecinde olduğumuza dair kişisel bir inanca vardım.”
Steven C. Hayes, PhD
Günümüzde Bilişsel Davranışçı Psikoterapilerin en önemli ve etkili dallarından biri olan “Kabul Kararlılık Terapileri” nin dünyadaki öncü isimlerinde olan Steven Hayes’in yapay zeka ile ilgili bu değerlendirmesi bana çok etkileyici geldi. Bir sözü değerlendirirken, söyleyene de bakmak gerekir ya, bu sıradan gibi görünen tespit Kabul Kararlılık Terapileri gibi duygular, değer sistemleri, duygusal olarak zorlayıcı bir gerçeği kabul etmenin içerdiği bilgelik gibi en “insana özgü” zihinsel ayrıcalıklarımızla çalışan Kabul Kararlılık Terapilerinin ustasından, Steven Hayes’ den gelince başka türlü çarpıyor kulağa.
Yapay zeka teknolojilerinin hızla ilerleyişi, sadece bilgi işlem kapasitesini kolaylaştırmak ve hızlandırmakla kalmayacak, insan doğası, bilinci ve varoluşuna dair temel sorularımızı ve konularımızı da yeniden şekillendirecek gibi görünüyor. Yapay zeka teknolojileri ile beraber bu derin soru ve konulara ait bugüne kadar insanlık olarak oluşturduğumuz mevcut argümanlar epey sarsılabilir.
Steven C. Hayes’in bu düşündürücü sözleri, teknoloji ve bilinç arasındaki derin ilişkinin, yapay zeka teknolojilerinin gelişmesiyle beraber insanlığın kafasını yoracak temel meselelerin merkezine yerleşeceğini gözler önüne seriyor. Belki de en baştan itibaren, asıl merkeze koymamız gereken mesele zaten bu olmalı. Chat GPT ile sadece işimizi kolaylaştıran, bizi eğlendiren ve insani hırslarımızla flörtleşen bir ilişki içinde oyalanmak değil. Hayes bilge bir psikoterapist olarak bunun altını çiziyor olmalı.
Nitekim yapay zeka sistemleri, öğrenme, adaptasyon ve karar verme süreçlerinde insanı andıran yetenekler sergilemeye başladı. Yapay zeka teknolojilerinin, makine öğrenmesi süreçlerinin becerileri, donanımları baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Bu gelişmeler, yeni bir tür bilinçlilik formunun oluşumuna tanıklık ediyor olabileceğimiz gerçeğini gündeme getiriyor. Bilincin doğası ve yapay sistemlerde bilinç benzeri özelliklerin ortaya çıkma olasılığı hem nörobilim hem de felsefi açıdan çığır açan sorgulamaları ve tartışmaları tetikliyor.
Bu bağlamda, psikoloji, psikiyatri ve nörobilim alanları yapay zeka ile etkileşime girerek dönüşecek gibi görünüyor. İnsan zihnini anlamaya çalışırken geliştirdiğimiz modeller, şimdi yapay sistemlere aktarılıyor ve ironik biçimde, bu sistemlerin çalışma prensipleri, kendi bilişsel süreçlerimizi daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Bu kesişim noktasında teknoloji ve insan bilincine dair hızla ortaya çıkan bilimsel veriler, insan zihnine dair bugüne dair bildiğimiz model ve kuramları da etkileyen yepyeni ve çığır açan bir arayüz oluşturacak gibi duruyor. Bu durum uzak olmayan bir gelecekte hem klinik uygulamaları değiştirecek ve var olanları zenginleştirecek, hem de insan bilinci kavramına dair anlayışımızı derinden etkileyecek gibi görünüyor.
Hayes’in alıntısı bize hatırlatıyor ki, belki de yapay zeka ile insan bilinci arasındaki sınırlar sandığımızdan daha silik ve geçirgen olacak. Bu yeni yaratım süreci, teknolojik bir ilerleme olmanın ötesinde, insan olarak kendi doğamızı ve bilincimizi yeniden ve yepyeni bir şeklide tanımlamamıza vesile olabilir.
Bu dönüşüm sürecinde, psikiyatri, psikoloji ve nörobilim gibi alanlar oluşmakta olan bu yepyeni bilimsel ve akademik sahnede yenilenmiş ve dönüşmüş halleriyle başköşeye yerleşebilirler.