54. Avrupa Bilişsel Davranışçı Terapiler Kongresi 4-7 Eylül 2024 tarihleri arasında Belgrad, Sırbistan’da gerçekleşti.
“Kadına anneliğe geçişte eşlik etmek” başlıklı panelimizi, aynı anda paralel çok sayıda oturum olmasına rağmen, dünyanın çeşitli yerlerinden meslektaşlarımızın yüksek oranda katılımı ile gerçekleştirdik. Meslektaşlarımızın sunumumuza ilgisi, tartışmalara katılımı ve katkısı bizi çok mutlu etti ve çalışmalarımızda yüreklendirdi.
Bu tartışma ve paylaşımlar sonunda, Bilişsel Davranışçı Terapiler (BDT) alanında kadın ruh sağlığı çalışmalarının gerek akademik araştırmalar, gerek klinik uygulamalar alanlarında daha fazla yer almasına olan ihtiyaç konusunda güçlü bir görüş birliği sağladık.
Bilişsel Davranışçı Terapiler, ulaşılabilirliği, kolay uygulanabilirliği ile kadın ruh sağlığını desteklemek ve iyileştirmek için çok önemli olanaklar sunuyor. BDT ‘nin doğum dönemi psikopatolojilerin psikoterapi ile tedavisinde yüksek etkinliğini gösteren bilimsel kanıtlar göz önüne alındığında bu olanaklar daha da değer kazanıyor. Bu görüş, çeşitli ülkelerde kadın ruh sağlığı alanında çalışan ruh sağlığı profesyonellerinden oluşan (tümü kadın J) katılımcıların katkılarıyla daha da güçlendi.
Panelimizde, katılımcılarımızla beraber kadının üretken bir birey olarak yer aldığı ve annelikle birlikte birçok rolü delege etmek, dengelemek ve yönetmek durumunda olduğu günümüzün değişen modern dünyasında, kadının annelik deneyiminin de değiştiği gerçeğini tespit ettik. Günümüz toplumunda bilinen annelik klişeleri, kadının ruhsal ve sosyal ihtiyaçlarına ne kadar yeterli olduğu, kadının ruhsal iyiliği ve sağlığı üzerinde nasıl etkiler yarattığı gibi meselelerin psikoterapi alanında incelenmesi ve tartışılması gerektiğini gündeme getirdik. Toplumsal değişime paralel olarak, anneliği tanımlayan geleneksel klişelerin yerine; kadını merkeze alarak annelik deneyiminde dinlemek, anlamak, temsil etmek ve desteklemeyi içeren yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu gündeme sunduk. Bu yaklaşımla kadının annelik deneyimine geçiş sürecinde annelik rolünün beklentilerini değil, kadının ruhsal ve sosyal ihtiyaçlarını ve zorlanmalarını görünür kılan ve ruhsal destek-rehberlik sunan bir bakış açısının gerekliliğini vurguladık.
Bilişsel Davranışçı Terapiler’in zengin, esnek ve kullanışlı olanaklarıyla kadına anneliğe geçişte ruhsal destek ve rehberlik sağlanması ihtiyacı görüşünü, bir “Psikoeğitim Programı Taslağı” önerisiyle somutlaştırdık. Bu görüş ve öneriyi, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen ve alanda çalışan ruh sağlığı profesyonelleriyle değerlendirmek, araçların ve yöntemlerin neler olabileceğine dair görüş ve önerileri paylaşmak ve tartışmak, son derece verimli, yüreklendirici ve yol gösterici oldu. Oturumumuz; “Birlikte daha güçlüyüz” mottosuyla coşkuyla ve heyecanla sonlandı. Bütün katılımcılara, yolumuza tuttukları destekleyici, yol gösterici, bilimsel ışık için çok teşekkür ederiz.
Sunumumuzda şu başlıklar yer aldı:
- “Kadınlık” ‘dan “anneliğe” geçiş bir kadının hayatındaki başlıca rol dönüşümünü ifade eder. Çocuk doğurmak evrensel ve doğ al bir deneyim olsa da, doğum sonrası dönem bir kadın için biyopsikososyokültürel açıdan anlaşılması gereken, tümüyle yeni çok boyutlu, karmaşık bir deneyimdir.
- Anne olma deneyimi, kadına zihinsel ve duygusal açıdan bir çok beklenti ve yükler oluşturan bir süreçtir . Oysa kadının annelik için zihinsel, ruhsal ve fiziksel olarak doğal bir donanıma sahip ve hazır olduğunu varsayan yaygın toplumsal anlayış ve onun beklenti ve tutumları kadında ruhsal bir yüklenme ve zorlanmaya yol açabilmektedir.
- Bu ruhsal yüklenme ve zorlanma, kadının annelik deneyimiyle başlayan süreçte ruhsal iyiliğinde, yaşam kalitesinde; kariyer, eğitim ve sosyal rollerinde olumsuz etkilenmeye, üretkenlik ve kendini gerçekleştirme alanlarında kayıplara yol açabilmektedir. Dahası doğum sonrası anksiyete, depresyon gibi psikopatolojilerin gelişmesine zemin hazırlayabilmektedir.
- Günümüz dünyasının değişen gerçekliği, ruh sağlığı alanında kadının anneliğe geçiş sürecinde annelik rolünü değil, kadını merkeze yerleştiren bir bakış açısıyla, kadının ihtiyaçlarını ve zorlanmalarını görünür kılan ve destekleyen yeni bir modele ihtiyaç yaratmaktadır.
- Bu model kadının anneliği birey olarak bütünsel kimliğinin bir unsuru olarak içselleştirmesine rehberlik eden ve kendini gerçekleştirmeye ve öz-yeterliliğini sağlamaya odaklanan bir perspektif dahilinde, bilimsel kanıtlar temelinde saptanan ruhsal zorlanma ve ihtiyaçlara psikoterapötik araçlar sunan sistematik prosedürleri/protokolleri içermelidir.
- Böylece doğum dönemi depresyon ve anksiyete tablolarında en etkili psikoterapi yöntemlerinin başında gelen Bilişsel Davranışçı Terapiler, henüz bu psikopatolojiler gelişmeden, zemin hazırlayan ve risk faktörü olan unsurları bir tür koruyucu ruh sağlığı müdahalesi niteliğinde gidererek kadın ruh sağlığının güçlendirilmesine bir çok değerli katkı sağlayabilir.