Anneliğe Geçiş Kadın İçin Doğal, Doyum Ve Kazanımlarla Dolu Olduğu Kadar Ruhsal Zorlanma Ve Yük Getiren Bir Ruhsal Deneyimdir.
Doğum yapmak doğal olsa da, anne olmak bir kadın için ruhsal bakımdan bir çok açıdan doğal olmayan, tamamen yeni ve uyum sağlanması gereken bir deneyimdir.
Kadınlar anne olmaktan mutlu olsalar ve doyum yaşasalar da, anne olduklarında aynı zamanda içsel bir büyüme ve değişim sürecine de girerler. Bireysel özerkliklerini kaybedebileceklerini fark ederek buna uyum sağlamaya ve bu yönde değişmeye zorlanırlar.
Kadın anneliğe geçişle birlikte, annelik rolü temelinde kadının kendini, sosyal ilişkilerini, yaşam hedeflerini ve tüm yaşam alanlarını yeniden tanımlamaya ve yeniden yapılandırmaya iten kaçınılmaz bir değişimle yüzleşir. Bu deneyim, kadını birçok boyutta zihinsel ve duygusal bir yeniden yapılanma ile bir dönüşüm sürecine zorlar.
Kadınlar, anne olunca kendi hayatlarının öngörülemez bir şekilde artık kendileri tarafından yönetilmediğini fark ederler. Bu durum bireysel özerklerini kaybettikleri duygusuna ve zorlanmaya yol açar. Bu zorlanmanın şiddeti ve içeriği, kadının bireysel psikolojik özellikleri, psikolojik yükleri, sosyal ve toplumsal ortamı gibi faktörlerin etkisine göre değişir.
Oysa toplumda genellikle kadının anneliğe fiziksel ve ruhsal olarak doğuştan hazır olduğu varsayılır. Bu anlayışla ailenin ve toplumun yeni anne olan kadınlara yönelik beklentileri ve yaklaşımları psikolojik zorlanma ve/veya yük yaratabilir. Çünkü kadından bebek bakımı gibi fiziksel işlere ve ruhsal olarak yeni hayatına uyum sağlamaya kadar her konuda kolayca ve doğal bir şeklide geçiş yapması beklenir. Doğal olan bu kabul edilir. Eğer bu uyum kolayca sağlanamıyorsa, yeni anne zorlanıyorsa bu “anormal”, kadının kendisiyle ilgili bir durum olarak kabul edilir.
Çevreden gelen tepkiler suçluluk, yetersizlik, hayalkırıklığı yaratır. Dahası kadın da, kendi zihninde aynı kalıplara sahip olduğu için kendini suçlu, yetersiz olarak değerlendirebilir. Emzirme, bebek bakımı, hayatını bebeğin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmada yaşanan karmaşa gibi “yeni olduğu için doğal” zorluklar, bu duyguları tetikleyebilir.
Annelik deneyimiyle başlayan psikolojik yük ve zorlanmanın etkilediği başlıca yaşam alanları: Kadının ruhsal iyiliği/esenliği, yaşam kalitesi, kariyer ve sosyal rolleri, kendini gerçekleştirme sürecidir.
Dahası, genetik, yapısal, çevresel ek yükler de sözkonusuysa bu zorlanma, depresyon ve anksiyete bozuklukları gibi doğum sonrası ruh sağlığı sorunlarının gelişmesine zemin hazırlayabilir. Anne-bebek bağlanması olarak tanımladığımız, uzun vadede çocuğun ruhsal iyliği için de kritik önem taşıyan sürecin sağlıklı gelişmesini bozabilir.