Oxford Sözlüğü ve “Brain Rot” Olgusu: Günümüz Dijital Kültürünün İlginç Bir Yansıması
Oxford Sözlüğü’ nün 2024 yılının kelimesi olarak “brain rot” (beyin çürümesi) terimini seçmesi, çağdaş dijital kültürün sosyal ve psikolojik dinamiklerine dair çarpıcı bir tespit. Bu seçim, teknoloji çağında zihinsel tükenme ve dijital yorgunluk hakkında önemli bir sosyolojik gösterge niteliği taşımakta. “Brain rot” terimi, modern dijital çağın zihinsel işlevlerimiz üzerindeki yıkıcı etkisini çok net bir şekilde özetliyor. Bu fenomen, teknolojik gelişmelerin ve sosyal medyanın insan zihninin bilişsel kapasitesi üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi çarpıcı şekilde açıklıyor.
Sosyal medya platformları ve kısa içerik akışları, beyine sunduğu uyaran (stimulus) olarak taşıdığı nitelikle insan beyninin doğal öğrenme ve bilgi işleme mekanizmalarını ciddi şekilde değiştirdiğine adir bilimsel kanıtlar giderek netleşiyor. TikTok, Instagram Reels, YouTube Shorts gibi kısa video platformları, kullanıcıların dikkat süresini dakikalardan saniyeler seviyesine inmeye zorluyor. Bu durum, beynimizin uzun süreli odaklanma ve derinlemesine değerlendirme yapma becerilerini köreltiyor. Bu durum her ne kadar beyni hızlı şeklide bilgiyi değerlendirmeye ve işlemlemeye zorlasa da, bilgi işlemleme sürecinin bilgiyi muhakeme etme, yargılama, derinlemesine idrak gibi aşamalarından geçirilmesinde yarattığı olumsuz etkiyle, içeriğin sunduğu uyaranın (varsa bilginin) kişinin zihninde anlam bulmayı sağlayan bir yerleştirmeye doğru ilerlemesine hizmet etmiyor. Bu durum öğrenirken kişinin kendine özgü sonuçlar ve anlamlar oluşturacak şekilde dış dünyayla ilişki kurmasında kopukluklar yaratabiliyor. Örneğin, eskiden bir makaleyi veya kitabı dikkatle okuyup üzerinde düşünen bireyler, şimdi başlıkları hızla algılayarak, içeriğin özündeki anlamı kaçıran bir “tüketim tarzı” algılamaya yönelmiş durumda.
Nörolojik açıdan bakıldığında, sürekli değişen ve parçalı içerik akışı beyinde dopamin bağımlılığına benzer bir etki yaratıyor. Bu durumda kullanıcılar kendilerini daha fazla uyaran, uyaranda daha hızlı değişim ve böylece daha kısa içerik için sürekli bir arayış içinde bulunuyorlar. Bu durum, beynin doğal öğrenme ve bilgi işleme süreçlerini bozuyor, odaklanma becerisini zayıflatıyor. Araştırmalar, sosyal medya ve dijital içerik tüketiminin ortalama dikkat süresini son 20 yılda dramatik bir şekilde düşürdüğünü gösteriyor. 2000’li yılların başında 12 saniye olan ortalama dikkat süresi, günümüzde 8 saniyeye kadar gerilemiş durumda.
Kısa içeriklerin yeni medya kullanıcılarının zihinlerindeki etkilere dikkat çeken “brain rot”, bu haliyle sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir eğilim ve daha fazla yeni medya kullanıcısı olan genç bireyler üzerindeki etkisi daha da belirgin.Nitekim çocuklar ve gençler, derinlemesine düşünme, uzun metinleri anlama ve eleştirel bakış açısı geliştirme konusunda giderek daha fazla zorluk yaşıyorlar.
İyi haber şu ki; “Brain rot” teriminin popülerleşmesi, aslında dijital teknolojilerin insan zihni, özellikle de bilişsel işlevleri üzerindeki potansiyel olumsuz etkilerine yönelik bir farkındalığın arttığını göstermekte. “Brain rot” kavramı, sadece teknolojik tüketimin zihinsel sonuçlarını değil, aynı zamanda modern yaşamın hızlı ve parçalı doğasını da eleştirel bir bakışla ele almakta ve bizleri de bu eleştirel bakış açısına davet etmekte. İnsan zihnini sürekli olarak dikkati kesintiye uğratan ve derinlemesine değerlendirme yapma süreçlerinden alıkoyarak anlamlı karşılık bulamayan bir bilgi akışına maruz kaldığı bir dönemde, bu terim adeta çağımızın bir bilişsel işlev bozukluğu tanısı olmaya aday olabilir.
Sonuç olarak, “brain rot” kelimesinin yılın kelimesi olarak seçilmesi, sadece dilbilimsel bir tercih değil, aynı zamanda çağdaş insan deneyiminin karmaşık bir zihinsel yansımasıdır. Bu terim, teknoloji ile ilişkimizi yeniden değerlendirmemiz gerektiği konusunda bir davet niteliği taşımakta ve dijital tüketim alışkanlıklarımızın zihinsel sağlığımız üzerindeki potansiyel etkilerini gözler önüne sermektedir.