
Çocukların ekranda çok fazla zaman geçirmesi günümüzde ailelerin başa çıkmakta en çok zorlandığı sorunlarından biri. Dijital çağın ebeveynlik sorunlarının en başta gelen sorunu çocukların ekran kullanmasını düzenlemektir tespiti hiç de yanlış olmaz. Bu konuda kendi klinik pratiğimdeki bakış açımı ve terapötik yaklaşımımı destekleyen çok önemli bir bilimsel çalışmayla karşılaşmak beni çok heyecanlandırdı, yüreklendirdi ve bir psikiyatrist ve psikoterapist olarak bana yol gösterdi.
Benim bu makaleyi okumadan önce hem anne olarak birincil deneyimimde, hem de psikiyatrist ve psikoterapist olarak profesyonel alanımda; çocukların ekran kullanımının yönetilmesi ile ilgili yaklaşımım ve rehberliğim şöyleydi: Katı ve iletişimsiz bir şekilde, doğru-yanlış meselesine hapsedilmiş bir tutumla çocuğu eleştirmek veya katı kural, yasak ve yaptırımlar koymak yerine; onunla ekran kullanımını konuşmak; çocuğun tercih ve ihtiyaçlarını yok saymadan, onunla beraberce ve ortak olarak onaylanmış bir ekran kullanma politikası geliştirmek. Çünkü ancak ebeveynin, çocuğunu ve ekranı karşısına aldığı değil, ebeveyn ve çocuğun yan yana durup, ekran kullanım sorununu karşısına aldığı bir yaklaşımla davranmak çözüm sağlayabilir. Bu yaklaşım, sadece çocuğun ekranı ne kadar süre kullandığına odaklı değil, ne amaçla kullandığına, ekranda neler yaptığına da odaklı olmalı. Çocuğun ekranla nasıl bir etkileşim içinde olduğunu anlamak, ebeveynin çocukla konuşarak, çocuğun onamını almak koşuluyla gözleyerek, bazen de ekran kullanımını paylaşarak öğrendiği bir iletişim tarzını gerektirir. Bu aynı zamanda, ebeveyn çocuk ilişkisini yakınlaştırarak çocuk için gerekli duygusal desteği de sağlayan bir ebeveyn tutumudur. Oysa ekran kullanımını eleştirel ve yargılayıcı bir tutumla takip ve kontrol eden, tehdit ve katı yasaklar içeren, çocuğun ekran kullanmayla ilgili beklentilerini bu kuşağın hızla dijitalleşen bir dünyada büyüyüp geliştikleri gerçeğini yok sayarak oluşturan akılcı olmayan tutumlar ise çoğu zaman işe yaramaz veya çok sınırlı bir süre işe yarar. Dahası bu tür ebeveyn tutumları yol açtığı duygusal zorlanmayla çocukta aşağıdaki çalışmada önemle altı çizilen sosyal ve duygusal sorunların artmasına yol açarak uzun vadede sorunu daha da büyütür. Bunun yanında ekran kulllanımını yönetmeyi, ebeveyn çocuk ilişkisinin genel kalitesi ve yakınlığından ayrı düşünmeyen bütünlüklü bir yaklaşım da gereklidir ki bu, ebeveynin çocuğun ekran kulllanım sorununa yönelik davranışlarını genel ebeveynlik tarzını da dikkate alarak değerlendirmesini gerektirir.
Roberta Pires Vasconcellos ve arkadaşları tarafından 9 Haziran 2025 tarihinde psikoloji alanında en prestijli bilimsel dergilerden bir olan Psychological Bulletin dergisinde yayınlanan “Electronic screen use and children’s socioemotional problems: A systematic review and meta-analysis of longitudinal studies,” adlı çalışma bu günümüzün en önemli sorunlarından biri olan konu hakkında çok önemli ve yol gösterici bilgiler sağlıyor. Uluslararası bir araştırmacı ekibi tarafından dünya genelinde (ağırlıklı olarak ABD, Kanada ve Avrupa kökenli olsa da) 292,000 çocukla yapılan 117 çalışmayı inceleyen bu dumanı üzerinde güncel çalışmanın sağladığı bilgiler, incelediği örneklemin büyüklüğü ve global ölçekte olması nedeniyle oldukça dikkate değer.
Ekranların çocuklar tarafından kolayca ulaşılabilirliğinin altını çizen bu çalışma çok önemli iki soruya cevap aramayı amaçlıyor:
- Ekran kullanımı mı çocuklarda sosyal ve duygusal sorunlara yol açıyor?
- Sosyal ve duygusal sorunların varlığı mı daha fazla ekran kullanımına yol açıyor?
Çalışmanın amacı ve yöntemi, aslında tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan misali bir sarmalı başarıyla formüle ederek konuyu en can alıcı yerinden incelemeyi sağlıyor.
Çalışmanın sonuçları, ilişkinin iki-yönlü olduğunu ortaya koyuyor. Yani; çocuklar daha fazla ekrana yöneldiğinde sosyal ve duygusal sorunlar geliştirme oranının daha fazla olduğunu, aynı zamanda sosyal ve duygusal sorunlar yaşayan çocukların başetme yolu olarak ekrana daha fazla yöneldiğini ortaya koymuş. İncelenen sosyal ve duygusal sorunlar hem depresyon ve anksiyete gibi ruhsal zorlanmayı içselleştiren; hem de agresyon (saldırganlık) ve hiperaktivite gibi dışsallaştıran sorunları içermekte. Çalışma, çeşitli faktörlerin bu iki yönlü ilişkide etkili olduğunu saptamış: Örneğin daha büyük yaş grubunda ekran kullanımıyla sosyal ve duygusal sorunların gelişmesi daha fazla ve kızlar fazla ekran kullanımıyla sosyal ve duygusal sorunlar geliştirmeye yatkınken, erkekler duygusal sorunlar yaşayınca ekran kullanmaya daha eğilimli bulunmuş. Gündelik hayat için oldukça yol gösterici olan bir diğer sonuç; ekran kullanımının amacının ne olduğu. Oyun oynama; eğitim/ödev amaçlı ve eğlence amaçlı kullanıma kıyasla sosyal ve duygusal sorunlar geliştirme konusunda daha riskli bulunmuş. Oyun oynama amacıyla ekran kullanmanın, sosyal ve duygusal sorunlarla başa çıkma yolu olarak daha fazla ekran kullanmaya yol açtığı ortaya konmuş.
Bu çalışmanın sonuçları bizlere, günlük pratikte ebeveynlere çocukların ekran kullanımı konusunda çok değerli yol gösterici bilgiler sunuyor. Bu bilgilerin başta geleni, araştırmacı ekibinden klinik psikolog Michael Noetel’in vurguladığı nokta: “ Çocukların ekran kullanımı konusunda sadece kısıtlamaya değil, yoğun bir şekilde duygusal olarak desteklenmeye ihtiyacı var”. Noetel aynı zamanda bize şu şeklide rehberlik ediyor: “ Bu konu sadece binlerce çocuğun ekran kullanımını rastgele kesmekle ilgili bir konu değil, daha çok ekran kullanımının nedenlerine odaklanmakla ilgili bir mesele.” Başaraştırmacı olan Roberta Vasconcellos ise şu çok önemli noktanın altını çiziyor:” Bu çalışmanın sonuçları çocukların ekran kullanım sürelerini düzenleme yaklaşımında yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu ve ebeveynlerin, eğitimcilerin ve bu alandaki politikalar konusunda karar merci olan yetkililerin, giderek büyüyen dijital bir dünyada çocukların sağlıklı gelişimi için daha iyi bir destek sağlamayı hedeflemesi gerektiğini ortaya koymakta. “
Araştırmacılar aynı zamanda çalışmanın sonuçlarıyla ilgili önemli bir “Kamu beyanı” yayınlamışlar. Bu beyanda; çalışmanın bulgularının şu konularda yol gösterici olduğu ilan ediliyor:
- Çocukların ekran kullanımının nasıl olacağına dair oluşturulacak rehberlerin, sadece ekrana maruz kalınan zamanı kısıtlamakla kalmaması gerektiğini, aynı zamanda ekranda geçirilen içerik kalitesinin ve pozitif bir sosyal içeriğin varlığının dikkate alınması gerekli.
- Ebeveynler çocuklarını izlerken sadece çocukların ne kadar süre ekranda kaldıklarını değil, aynı zamanda ne yaptıklarını ve ekranda ne ile etkileşim içinde olduklarını da değerlendirmelidir.
- Ebeveynlerle ortak ekran kullanımı gibi ekran kullanma tarzları da, ekran kullanımının verdiği zararı azaltan bir yol olabilir.
- Ebeveynler, çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerini başka yollarla destekleyerek, ekran kullanma kısır döngüsünden kaçınmayı sağlayabilirler.